Osmanlı Dönemi Hekimleri ve Darüşşifalar
Osmanlı döneminde yaşamış hekimlerden birisi Hacı Paşa dır. Aslen Konyalıdır. Dini ilimler tahsili için gittiği Kahire’de tutulduğu bir hastalık üzerine tıp ilmine ilgi duymuş ve bu alanda kendini yetiştirmiştir.
Hacı Paşa
Aslen Konyalıdır. Dini ilimler tahsili için gittiği Kahire’de tutulduğu bir hastalık üzerine tıp ilmine ilgi duymuş ve bu alanda kendini yetiştirmiştir. Daha sonra tekrar Konya’ya dönmüş, kadılık ve saray hekimliği yapmıştır.
Şirvanlı Mehmed Bin Mahmud(1375–1450)
İlk devir Osmanlı tıbbına bu kadar eser veren ikinci bir tıp adamı yoktur.
Hekim Altuncuzade
Bitkiler üzerinde araştırmalar yapmış olan hekim altından yaptığı idrar sondası ile ün yapmıştır.
Sabuncuoğlu Şerefeddin(1386–1470)
On dört yıl kadar Amasya Darüşşifası’nda hekimlik yapmış, birçok öğrenci yetiştirmiştir. Cerrah olan Sabuncuoğlu’nun üç önemli kitabı bulunmaktadır.
Bu Devirde Açılan Darüşşifalar
Edirne Cüzzamhanesi:
Hastalıklarda bulaşıcılık fikrine sahip olan Türk hekimleri, cüzamlılar için ayrı bir hastane-bakımevi olması gerektiğine inanmaktaydılar. Bu amaçla Anadolu’da pek çok miskinler tekkesi, cüzzamhane açılmıştır. Sultan 2. Murat döneminde açılan bu miskinler evi Avrupa’nın ilk cüzzamhanesidir.
Fatih Darüşşifası(1470)
16 medrese, hastane, aşevi, hamam, sıbyan mektebi, türbe, tabhane, imaret, kervansaray ve kütüphaneden oluşan bir külliyede yer alır.70 odalı olan darüşşifa, bu yüzyılda Avrupa’da ki en büyük hastanedir. Ayaktan ve yataklı tedavi hizmetlerinin verildiği hastanede tıp eğitimi de verilmekteydi.
Hekimbaşı Kaysunizade Mehmet Efendi(…-1611)
Tıp için yeni kurallar getirmiş, hekim olacakların bir sınavdan geçirilmelerini sağlamıştır. Kanuni’nin cesedini mumyalayan hekimdir.
Hekim Nidadi(1512-…)
Dini ilimlerle uğraşmış, ileri bir yaşta yedi yıllık hapis hayatından sonra tababeti öğrenmiş ve Konya’da şehzade II. Selim’in hekimliğini yapmıştır.En önemli eser olan Menafi’ü’n-Nas hekimin bulunmadığı ortamlarda halka faydalı olması amacıyla çok sade ve anlaşılır bir dille yazılmıştır.Gerçekten de halk arasında çok tutulduğundan Osmanlı coğrafyasının hemen her yerinde kitabın yazma nüshalarına rastlamak mümkündür.
Karaca Ahmet Cüzzamhanesi
Miskinler evi olarak hizmet veriyordu.
Manisa, Hafza Sultan Darüşşifası(1539)
Kanuni tarafından annesi adına yaptırılan külliyenin bir parçasıdır.19.yüzyılda akıl hastalarına tahsis edilmiştir. Yakın zamanda yenilenmesi tamamlanarak Celal Bayar Üniversitesinin hizmetine verilmiştir.
Haseki Darüşşifası(1550)
Osmanlı hastanelerinin ayakta kalanlarından biridir. Kanuni’nin eşi Hürrem Sultan adına yaptırılmıştır. Depremlerde hasar görse de bir ara kadınlar hapishanesi, kimsesiz kadınlar yurdu ve bir ara da halk sağlığı için kullanılmıştır.
Süleymaniye Darüşşifası(1557)
Kanuni tarafınan yapılan külliyenin bir bölümü olan hastane ve tıp okulu, 1555 yılında tamamlanmıştır. Müzikle tedavinin verildiği bu hastanede tıp eğitim de verilmekteydi.
Süleymaniye Tıp Medresesi ve Darüşşifası’nın Türk tıp tarihi açısından önemli olmasının bir diğer sebebi de, o zamana kadar hastanelerde yapılan tıp eğitiminin Süleymaniye külliyesinde, hastane dışında müstakil bir medresede yapılmaya başlanmasıdır.
Kuruluşunda her türlü hastalığın tedavi edildiği bir sağlık kurumu olan Süleymaniye Darüşşifası, 1843 yılından sonra yalnız akıl hastalarına tahsis edilmiştir.
İstanbul, Atik Valide Bimarhanesi(1579)
II. Selim’in eşi Nurbanu Sultan tarafından yaptırılmış olan hastane, yine cami, sıbyan mektebi, imaret, hamam, darüşşifa kompleksinin bir parçasıdır. Bu hastane de zaman içinde tümüyle akıl hastalarına tahsis edilmiştir.
Avrupa ile temas eden ve Avrupa dillerine hakim olan bazı hekimlerin yenilikleri yakalamak adına çeviriler yaptıklarını görüyoruz. Bu hekimlerden bazıları:
Hekimbaşı Emir Çelebi(…-1648)
Deontoloji ve anatomiyle ilgilenmiştir. Ölmüş olanları kadavra olarak kullanarak anatomide gelişmeler sağlamıştır.
Halepli Salih Bin Nasrullah(…-1699)
Önceleri Fatih darüşşifasında başhekim olarak çalışmış, sonra saray hekimleri arasına alınmış, hekimbaşılığa getirilmiştir. Batı tıbbını Osmanlı tıbbına tanıtan ilk hekimlerdendir. Paracelcus’un bazı kitaplarını çevirmiş ve yorumlamıştır.
Hayatizade Büyük Mustafa Feyzi Efendi(…-1692)
Yahudilikten Müslümanlığa dönmüş bir ilim adamıdır. Salih Bin Nasrullah’ın ölümü üzerine hekimbaşı olarak atanmıştır Süleymaniye Tıp Medresesinde hocalık yapmış ve bir tıp sözlüğü yazmıştır. Sifilis(frengi) hastalığı ile ilgili kitapları bulunmaktadır. Yanlış tedavi vererek Sultan II. Süleyman’ın ölümüne yol açtığı gerekçesiyle hapsedilmiştir.
Ayaşlı Şaban Şifai(…-1705)
Süleymaniye Tıp Medresesinde eğitim görmüştür. Hekimbaşı Mustafa Feyzi’den destek görmüş ve saray hekimleri arasına alınmıştır. En önemli eseri, doğum ve çocuk hastalıkları konusunda yazdığı Tedbirü’l-Mevlid dir. Osmanlı tıbbında bu alanda yazılan ilk eserdir.
19 yy da yapılan tek sağlık kuruluşu;
İstanbul, Sultan I.Ahmet Darüşşifası(1621)
Merkezinde Sultan Ahmet Camii bulunan külliyenin bir parçasıdır. Günümüze ancak basık kemerli mermer giriş kapısı, on bir sütun ve havuzunun mermer çanağı ulaşmıştır.
Bu yüzyılda devletin siyasi olarak gerilemede olması gibi ilim hayatında da gerileme yaşanmış, yeni bir sağlık kurumu yapılmamıştır. Ancak bu dönemde başarılı hekimler yetişmiştir.
Bursalı Ömer Şifai(…-1742)
Gezileri sırasında Latince’yi öğrenmiş ve bu sayede gelişmekte olan batı tıbbını takibe çalışmıştır. Biyokimya ve ilâç bilimi ağırlıklı olan bu eserleri yüzyıl tıbbın